Kirsehir
Kayseri
Yozgat
Kars
Sivas
Süleyman Kolu
Kadir Kolu
Cin Ali Kolu
Ümüs Kolu
Kerem Kolu
Sakir Kolu
Küt Ali
Salih Kolu

1. Kırşehir Yöresi

Bugün Kırşehir ili sınırları içerisinde yaşayan Tüleklerin hemen hepsi belli bir bölge üzerinde yaşamaktadırlar. Yani hemen hemen hepsi de bir aradadırlar. Gerçi sanayileşme ile birlikte göç hareketleri Tülekleri de doğal olarak etkilemiştir ve Tülek köyleri de büyük göçler vermiştir. Ancak yine de nüfusları azalsa da bu köyler hala yaşam merkezidirler. Kendilerine yer olarak Çiçekdağı ilçesini seçen bu Tülekler, kendilerinin verdikleri bilgilere göre tahminen 125-150 yıldır bu yörelerde yaşamaktadırlar. Nitekim İbikli Köyü Tülekleri dedelerinin bu yöreye Çapanoğlullarının dedeleri zamanında geldiklerini belirtmişlerdir.

Çiçekdağı-Kırşehir yolunun 20.-25. Km'sinin yakınlarında bulunan toplam 10 köyün tamamı Tülek köyleri olarak bilinir. Bu köyleri şöyle sıralayabiliriz:

1-İbikli köyü

2-Beşikli köyü

3-Hacıduraklı köyü

4-Hacıhasanlı köyü

5-Aşağı Hacıahmetli köyü (çayırevi)

6-Arabınköyü

7-Demirli köyü

8-Hüsünlü köyü

9-Orta Hacıahmetli

10-Yukarı Hacıahmetli





Bu köylerden bazıları, mesela Arabın köyü, Demirli, Hüsünlü, orta ve aşağı hacıahmetli ilk zamanlarda olmayan, ancak daha sonra diğer beş köyden ayrılanların, evlenenlerin kurdukları köylerdir. Yani nüfusun artmasının bir sonucu olarak bu köyler ortaya çıkmıştır. Tüleklerin yerleştikleri köyler İbikli, Beşikli, Hacıduraklı, Hacıhasanlı ve Hacıahmetlidir.

Yine son zamanlardaki hızlı büyüme sonucunda bu köylerden bazıları kendi aralarında da çeşitli isim veya adlarla ayrılmışlardır. Mesela bugün Orta, Aşağı ve Yukarı olmak üzere üç tane Hacıahmetli köyü vardır.

Diğer taraftan bu civarda bulunan ve Tülek köylerine çok yakın olan Çubuktarla ve Kırdök köyü gibi köylerde de az sayıda da olsa Tülekler vardır. Hatta Kırdök köyünün tamamının Tülek olduğunu söyleyenler de vardır, ancak görüştüğümüz köylüler, Tülek köylerine yakın olduklarından dolayı köylerinde Tülek sayısının fazla olduğunu fakat köyün gerçekte bir tülek köyü olmadığını söylemişlerdir.

Ancak Tüleklerin bu yöreye hangi tarihsel zamanda yerleştiklerini ve buradaki ana köyler diyebileceğimiz beş ana köyün birbirleri ile akrabalık ilişkileri nedir ne değildir bu hususta belgeye dayanan fazla bir bilgimiz yok. Bunun için eski nüfus kayıtlarının incelenmesi gerekmektedir. Ancak yine de bölgede yaşayan Tüleklerin bu hususla ilgili görüşlerini vermekte fayda görüyoruz. Ancak daha da ilginci Akkışla da görüştüğümüz Tüleklerin Çiçekdağı yöresi Tülekleri ile ilgili olarak anlattıkları ile çocukluğumuzda Yusuf Amcanın anlattıkları arasında benzerliğin olması enterasandır.

Yukarı Hacıahmetli köyünden Yusuf Amcanın Yerköy Kırşehir Caddesi Gülen Sokak No 3 teki bakkal dükkanımızın önünde sabah çayını içerken bizi etrafına toplayarak anlattığı bu hikaye ana hatlarıylaşu biçimdedir. (Rahmetli belki de Tüleklerin en çok okuyanlarından biri idi ve cebinde mutlaka katlanmış bir gazete olurdu)

Anlatıldığına göre Çiçekdağı yöresine yerleşen Tülekler bu civara şu şekilde yerleşmişlerdir: Beş kardeş varmış ve bu beş kardeşin geniş ve büyük ailesi varmış. Bu beş kardeş bu yöreye gönderilmişler ve bunlar beşer km. ara ile birbirlerinden ayrılmışlar ve en elverişli yerleri seçerek adeta birer çiftlik kurarak yerleşmişler. Nitekim bugünkü İbikli, Beşikli, Hacıduraklı, Hacıhasanlı, Hacıahmetli köylerinin yerleşim konumuna ve birbirlerine yakınlıklarına bakılırsa bu tespit doğrudur. Daha sonra ise çoğalarak beş tane büyük köy halini almışlar. Bu beş kardeşin isminin üç tanesi kesindir. Bunlar Hacı Durak Bey, Hacı Hasan Bey ve Hacı Ahmet Bey'dir. Nitekim köylerin adından da anlaşılmaktadır. Hacıhasanlı köyünün kurucusu olarak kabul edilen Tülek Hasan ağa bugün bile 80-90 yaş civarındaki kimseler tarafından efsanevi ve duygusal bir biçimde hatırlanır. Kendisi hem bir ağa, hem de bölgede haksızlığa karşı mücadele eden bir “eşkiya” hüviyetinde imiş. Hatta öyle ki Çapanoğluna karşı bile direnmiş ve ona karşı mücadele etmiş. Ancak rivayete göre Tülekler de zaman zaman kendi aralarında güç ve iktidar mücadelise girişmişler ve bunun sonucunda beşikli Tüleklerinin önde gelenlerinden Fesat Alo’nun ihbarı üzerine Tülek Hasan Ağa’nın iki oğlundan birisi olan Arap, Çapanoğullarının eline geçmiş ve onlar tarafından öldürülmüştür. Muhtemelen Alo’nun isminin Fesat olması da buradan kaynaklanmaktadır. Diğer taraftan Fesat Alo’nun kısa boylu ve çok zeki bir insan olduğuna söylenmektedir.

Ancak İbikli ve Beşikli köyünü kuran kardeşlerin adı ihtilaflıdır. İbikli Köyü'nü kuran insanın ismi bazılarına göre Kör Veli, bazılarına göre ise Hacı Celil'dir. Nitekim İbikli Köyü Tülekleri de kendilerine "Körveliler" adını takmışlardır. Sanırım Kör Veli babası olan Hacı Celil'den daha etkili ve meşhur birisi olduğu için köylüler kendilerini bu isimle tanımlamışlardır.

Diğer taraftan gerek İbikli’deki Kel ali sülalesinin ve gerekse Körvelilerin az da olsa hatırladıkları ve kendilerinin atası olduklarını söyledikleri “Koca İbik” isimli birinden sözederler. Dolayısıyla köyün adının da bu Koca İbikten mülhem İbikli olduğunu belirtirler.

Beşikli Köyü Tüleklerinin ilki konusunda ise üç isim geçmektedir. Bunlardan birisi ve en önemlisi Fesat Alo’dur. Diğerleri ise İsmail ve Hüseyin'dir. Ancak hangisinin daha eski ve evvel olduğu hakkında kesin bir bilgiye ulaşamadık. Diğer taraftan bu köyde yaşayan ve büyük ailelerden birisi olan Çolak Şiko’nun çocuklarının Kazaklar olarak nitelendiğini de belirtelim.

Bugün bu yörelerde yaşayan Tüleklerin sayısı hemen hemen 20 bin civarındadır. Fakat aynı yöreden olup da dığşarıya, çevre il ve ilçelere göç eden çok sayıda Tülek mevcuttur. Özellikle Kırşehir, Kırıkkale, Ankara, Yerköy sayı itibariyle yoğundur. Bilhassa Yerköyün ve Kırıklale’nin nüfusunun önemli bir bölümü Tüleklerden oluşur.

Yine Tüleklerin yaşadıkları bu köylerde kendilerinin anlattığına göre sonradan çalışmak veya yerleşmek için gelen yabancılar da gelmişler ve yerleşmişlerdir. Dolayısıyla bu köylerde halen Tülek olmayan aşiretler de yerleşik konumdadır. Kendileri bu köylere yerleştikten sonra, devlet tarafından veya kendiliklerinden bu yöreye yerleştirilen veya yerleşen yabancılar da oldukça çoktur bugün. Ancak bugün o kimseler de kendilerini Tülek olarak kabul etmektedirler. Yani sonradan Tülek köylerine gelip iskan siyaseti sonucu yerleştirilen avşar v.b. kökenli kimseler de kendilerini tülek olarak kabul etmektedirler.

Burada üzerinde durulması gereken diğer bir hususta gerçekten Tülekler dendiği zaman biz yukarıda sözünü ettiğimiz beş kardeşten çoğalan insanları mı anlayacağız, yoksa bu köylere onlarla birlikte veya onlardan sonra yerleştirilen insanları da mı anlayacağız bu hususta bazı şeyler söylemekte fayda var.

Bize göre bu ana beş köyün dışında başka köylere ve köylülere Tülekler denmemesi bu beş köyü kuranların birbirleriyle bir akrabalık ilişkisinin, yani kan bağının olduğunu göstermektedir. (Bu hususla ilgili nüfus kayıtları ile ilgili belgeleri incelemeye devam ediyoruz…) Yani burada tarihsel anlamdaki Tülek boyuna mensup ailelerin varlığı kesindir. Ancak aynı bölgelerde farklı aileler ve sülaleler de vardır. Bugün bunlar da kendilerini Tülekler olarak tanımlamaktadırlar. Mesela bugün İbikli köyünde Avşarlar vardır ve artık onlar da kendilerini Tülek olarak tanımlamaktadırlar. İbikli örneğinden yola çıkarsak İbikli köyündeki büyük sülaleler olan Körveliler, Hösükler, Kelaliler, Avşarlar bugün birbirleriyle kan bağı oluşturmuşlar, bir anlamda içli dışlı olarak artık bütünleşmişlerdir. Nitekim birbirleri ile aynı sülaleye mensup olmayan ve zaman zaman da köy içinde birbirleriyle çıkar kavgaları ve iktidar kavgaları yapmış bu insanların bugün artık kendilerini Tülek kelimesi adı altında tanımlamaları önemlidir. Dolayısıyla bu yöreye devlet tarafından sonradan getirilmiş ve yerleştirilmiş gerçekte Tülek olmayan kimseler de artık aynı iklim ve kültürde bulunduğundan dolayı kendini Tülek olarak tanımlamışlardır. Hatta öyle ki çok eski zamanlarda bu köylere yerleşen kürk kökenli veya Yozgatlı olan aileler bile kendilerini Tülek olarak tanımlamaktadırlar.

Hasılı yöre gerçek Tülek boyuna mensup olan insanlarla sonradan gelen insanların kültürel anlamda birbirleriyle karışması ve hatta birbirleriyle kan bağı oluşturmasından sonra Tüleklik bir kan bağı ve sülale tanımı olmaktan çıkıp, bölge ve coğrafya tanımı olmuştur.

Diğer taraftan Türkiye’de malesef sağlıklı nüfus kayıtları tutulmadığı için, Türkiye içindeki göçlerin Osmanlılardan beri sağlıklı bir şekilde tasnifi yapılmadığı için buradaki Tüleklerin boy olarak tarihi Tülek boyuna ve aşiretine mensubiyetlerini de belgesele olarak ispatlamak mümkün gözükmemektedir. Ancak eldeki somut verilerden hareketle böyle bir sonuca varılabilir. Diğer deyimle bu bölgedeki insanlar akıllı, zeki ve kurnaz oldukları için mi bu insanlara ve yöreye Tülekler denmiştir veya bu insanlar gerçekten tarihsel anlamdaki Tülek boyuna mensup olduğu için mi Tülekler denmiştir sorusunun cevabı bize göre ikincisidir. Yani Osmanlıdan beri bölgesel tanımlamalar daha çok sıfatalra veya vasıflara göre değil, insanların mensubiyetlerine göre yapıldığı için ikinci şık gerçeğe daha yakındır. Yani buradaki insanlar tülek olduğu için yöreye de Tülekler veya Tülek köyleri denmiştir.
Tüleklerin birbirleri ile olan iktisadi, sosyal ve kültürel münesebetleri oldukça iyidir. Bunda aynı kökten gelmelerinin yanı sıra köylerin birbirlerine çok yakın olmalarının da etkisi vardır. Nitekim bölgedeki köyler kendi aralarında veya başka şehirlerde birbirlerine sahip çıkmaktadırlar. Yani Tüleklik bir akrabalık ve yakınlaşma duygusunu doğurmaktadır.